24 Ekim 2010 Pazar

my lovely clown.. i think i've never seen your face... my lonely friend, you've never told me your story..

katli vaciptir :)

elektrikler kesilince mum ışığında go oynamak:
m: bu oyun biraz şey..
o: ney? sıkıcı mı?
m: yok değil..
o: yorucu mu?
m: yok değil de..
o: .....?
m: göremiyorum lan.. ışık yok..
o: hahahahaha...

o: iyi geceler canım, mum kalsın mı, lazım mı?
m: naapıcam lan pandomim mi?
o: hahahahahah...

20 Ekim 2010 Çarşamba

çakma jöntürk.. ham zeytin..

kaçıyorum.. üstüste ütülü katlı eşyalar (oğlum seni bu düzen mahvetmedi mi?).. saçma sapan laflar, veda hutbesi okundu dedim inkar etti.. 10 da yatılır mı? beyaz entariler uzak olsun.. 450 km az değil.. Eli Kaş ta, gözü Meis'te.. hem de yalan söyledi..
fimler kitaplar derken boğulur.. hem Mehmet çok dalga geçerdi benimle..
meziyetlerim varmış.. eziyetlerim de var..
yiğidi öldürdüm buyrun hakkı aşağıda:
selam vermeden girmedi mekanlarına.. tavuğa çarptı, kahrından öldü.. bir saniye olsun uzaklaşmadı.. ben üşümüştüm, o sıcaktı.. kocaman, çınar olsaydı keşke adı.. ağacı tanır toprağa yakın duran adam.. baktı mı görüyor.. bana bırakmıyor, karar veriyor.. dahası var yazmayacağım.. korkaklıkla suçlayamam.. yol uzun.. yalnız yürüyecek.. kurtar kendini o karanlıktan Don Quijote.. yazımı yazdım, görevimi tamamladım..eyvallah..

28 Eylül 2010 Salı

suratsız


suratsızsınız suratsız.. otobüste, işte, sırada her yerde.. gülmeye hasret kaldık... güleceksiniz lan!!! döverim.. bilenler bilir bir kaç ay içinde hepinizi döverim.. otobüsteyim efendim, taksimden evime ulaşmaya çalışıyorum, 9 civarı akşam.. temiz de dayak yemişim.. 90 kilo bir adam yalın ayağımda 180 derece dönmüş.. yorgunluktan oturamıyorum bile.. bir adam var, tam önümde duruyor.. orta boylu temiz kıyafetli, çizgili gömlek.. elinde küçük bir poşet.. belli kendi halinde.. 50 li yaşlardadır diye düşündüm.. öksürmeye başladı.. kalktım yer vermek istedim.. istemedi, "yakında inicem, hem o kadar yaşlı değilim" dedi gülerek.. estafurulla dedim.. "geceleri saymazsak 30 um daha" dedi.. güldük birlikte..

15 Eylül 2010 Çarşamba

paket açıldıktan sonra 12 saat içinde tüketiniz..

talimatları dikkatle okuyun..
kimse beni şaşırtmıyor artık.. hayal gücümün ötesinde aptallıklar dışında, sevinerek şaşırmıyorum..
başkasının çöplüğünde dolaşan leylek.. savunmasız kaçıyorum... leylekler yuvalarını civardaki ağaçlardan tanıyıp bulurlarmış.. ağaç kesildiğinde en çok onlar için üzülüyorum.. gelecek kuşaklart için hiç endişeli değilim zira..
arkama bakmadan koşuyorum.. bir ömürlük bahar bahçesini bir öğün akşam yemeğine tercih etmiş olmak.. daha hızlı koşuyorum.. artık bedel ödeyecek gücüm yok.. pişman mısın edebiyatımız da eksik kalsın..

30 Temmuz 2010 Cuma

The Man in the wilderness

The Man in the wilderness
He asked of me
How many strawberries grow in the salt sea?
And I answered him, as I thought good
As many a ship sails in the wood

The Man in the wilderness
He asked me, Why
His hare could swim and his pig could fly?
And I answered him, as I thought best
They were both born in a cuckoo's nest

The Man in the wilderness
Asked me to tell
Tell all the sands in the sea and I counted them well
And with the grain, well, not one more
I answered him, you go make sure

Said with the grain, well, not one more
I answered him, you go make sure
I answered him, you...you go make sure