6 Kasım 2010 Cumartesi

şiddetli geçimsizlik!

olmuyor efendim,
yaşayamayacağız daha fazla birlikte.. bu evdeki ses düzeyi devamlı sinir bozukluğuna yol açabilir.. ses düzeyi artıyor hala ama.. önce yavaş başlıyor, duymazdan geliyorum, görmeze gidiyorum. öff tamam ıhım evet.. giderek yükseltiyor.. kapısını kapatıyorum, daha da bağırıyor.. hayır o ses neresinden çıkıyor acaba.. atacağım camdan aşağı haberi yok.. zaten meşhurum camdan attıklarımla istanbulda :) başka zamanın konusu olsun.. ben bu buzdolabıyla yaşayamayacağım daha fazla hakim bey.. şimdi kendisine bir de sifon eşlik ediyor sürekli tiz bir sinyalle.. bozuklar orkestrası.. bu yüzden intihar edilir mi?
az evvel komşunun hapşurduğunu duydum lan oha.. çok yaşa diye bağırdım.. cevap gelmedi, duydu mu ki?

2 Kasım 2010 Salı

yıllık küfür limitiniz aşılmıştır

başta asu tv çalışanları olmak üzere sırasıyla
benimle aynı metrobüste gelenler
mecidiyeköy ing bank şube şefi
yok tüm ing bank çalışanları
benimkinden önceki 3 metrobüse binen yolcular
eskiler
yeniler
feride
ev arkadaşım
kuzenim
arkadaşlarımın hepsi
en çok da o..
kusura bakmayın..
off sigarayı bırakmak çok zor..
ha bir de bugünden itibaren dini kelimeler tamamen lügatımdan çıkıyor..
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.....

27 Ekim 2010 Çarşamba

sonsuz uzayda çaresiz toplayıcı kadınlar...















mağaralarda yaşayan insanlar da yatak yadırgıyor muydu acaba.
"evden başka yerde sıçamıyorum abi, üç gün oldu çok fenayım" demişler midir mesela..
ya da orta sınıf kadınları
"ay şekerim ava diye çıkıyor üç gün ortalıkta yok, getire getire bir tavşan getiriyor utanmadan, ayol ben onu götümle tutarım zaten, eve sadece sıçmaya geliyor bu herif" diyorlar mıydı?
" bi yaz gelsin meyveler çıksın, ben bilirim yapacağımı" dediler mi çok merak ettim bak şimdi..
"valla şekerim haklısın, gökte on ay eskidi benimki de saçımı çekiştirmeyeli.. kesin bu karşı dağda bi halt karıştırıyor bunlar"... diye devam eder mi?
lan teknoloji bir gün, yaşananlar uzayda kaybolmuyorsa ve onları yakalarsa, bize izletir de güler miyiz.. ne güzel olur beh...
aslında o teknoloji şu an, sadece beklediğim haberleri ulaştırsa da olur :))
bir de şunu merak ediyorum, 4,5 milyon koyun ve 4 milyon insanın yaşadığı yeni zelanda da neden büryan kebabı yok da bizde var?

24 Ekim 2010 Pazar

my lovely clown.. i think i've never seen your face... my lonely friend, you've never told me your story..

katli vaciptir :)

elektrikler kesilince mum ışığında go oynamak:
m: bu oyun biraz şey..
o: ney? sıkıcı mı?
m: yok değil..
o: yorucu mu?
m: yok değil de..
o: .....?
m: göremiyorum lan.. ışık yok..
o: hahahahaha...

o: iyi geceler canım, mum kalsın mı, lazım mı?
m: naapıcam lan pandomim mi?
o: hahahahahah...

20 Ekim 2010 Çarşamba

çakma jöntürk.. ham zeytin..

kaçıyorum.. üstüste ütülü katlı eşyalar (oğlum seni bu düzen mahvetmedi mi?).. saçma sapan laflar, veda hutbesi okundu dedim inkar etti.. 10 da yatılır mı? beyaz entariler uzak olsun.. 450 km az değil.. Eli Kaş ta, gözü Meis'te.. hem de yalan söyledi..
fimler kitaplar derken boğulur.. hem Mehmet çok dalga geçerdi benimle..
meziyetlerim varmış.. eziyetlerim de var..
yiğidi öldürdüm buyrun hakkı aşağıda:
selam vermeden girmedi mekanlarına.. tavuğa çarptı, kahrından öldü.. bir saniye olsun uzaklaşmadı.. ben üşümüştüm, o sıcaktı.. kocaman, çınar olsaydı keşke adı.. ağacı tanır toprağa yakın duran adam.. baktı mı görüyor.. bana bırakmıyor, karar veriyor.. dahası var yazmayacağım.. korkaklıkla suçlayamam.. yol uzun.. yalnız yürüyecek.. kurtar kendini o karanlıktan Don Quijote.. yazımı yazdım, görevimi tamamladım..eyvallah..