30 Temmuz 2010 Cuma

The Man in the wilderness

The Man in the wilderness
He asked of me
How many strawberries grow in the salt sea?
And I answered him, as I thought good
As many a ship sails in the wood

The Man in the wilderness
He asked me, Why
His hare could swim and his pig could fly?
And I answered him, as I thought best
They were both born in a cuckoo's nest

The Man in the wilderness
Asked me to tell
Tell all the sands in the sea and I counted them well
And with the grain, well, not one more
I answered him, you go make sure

Said with the grain, well, not one more
I answered him, you go make sure
I answered him, you...you go make sure

27 Temmuz 2010 Salı

günlük hayatın zorlukları

bizim sitenin adı bizim evimiz sitesi.. taksiye biniyorum tamam sizin eviniz de abla sitenin adı ne diyor, nufüs müdürlüğü'ne gidiyorum, adres soruyorlar söylüyorum, tuhaf tuhaf yüzüme bakıyorlar.. deliricem şu sitenin adı değişsin..
eskiden oturduğum sokağın adı da ressam vecihi bereketoğlu sokak.. hay allaım, hiç bi adres satırına sığmaz, söylesen nefesin yetmez.. öff.. tanımam etmem ne ressammış arkadaş..

22 Temmuz 2010 Perşembe

avrupa yakasında iki gün

iki gündür vezneciler, şişli, çağlayan, mecidiyeköy, beyazıt, unkapanı, cerrahpaşa vb mevkilerde seyahat halindeyim.. masterı bitiricem diye uğraşırken, otobüs numaraları, aktarma durakları gibi konularda da master yapmış oldum.. mezun olmam için gereken 18 maddelik istanbul üniversitesi gerekli koşullar belgesinden bahsetmek istemiyorum.. geçti gitti.. msc olduk ama hayatımızda ne değişti desem, akşamları istediğimi yapma özgürlüğü, kısa bir süre için de olsa.. gelsin hafta içi rakıları, kahveleri..
halkın içine karışmamdan sebep bir görüş paylaşmak isterim, şu geçim kaynağı belirsiz, bedava gözümüze sokulan zaman gazetesi herkesin elinde.. tüm içerik referanduma göre ayarlanmış.. şöyle güzel olacakmış böyle iyi olacakmış vs.. yanımda oturan adamın gazetesinden okuyorum tüm bunları.. 12 eylül kurbanlarının (şehit demeyeceğim) ailelerini bile aramış sayın tayyip.. aaah aah ne devrimci bir yürekmiş başbakanım da biz bilemedik gıymetini.. kahkahalarla gülüyorum artık.. gençlik öfkemizden eser kalmadı.. şimdi sorum şu, madem Deniz'lere bu kadar içi yanmış, ben de kendimce minik bir devrimcilik planlıyorum.. hani taksim meydanındaki anıt var ya.. yanına yaklaşamıyoruz hani, her daim polis barikatları ile çevrili.. ne saçmalıksa bu da!! niye yaklaşamıyoruz sokak ortasındaki anıta anlayamadım.. gidip orada devrim yapacağım.. barikatları yıkıp anıtın dibine çömelip bir sigara yakacağım.. bakalım başıma geleceklerden sonra devletül zinnet beni de gözyaşları içinde bağrına basacak mı? denizlerin ruhuna ELLFATİHAAAA...