22 Temmuz 2010 Perşembe

avrupa yakasında iki gün

iki gündür vezneciler, şişli, çağlayan, mecidiyeköy, beyazıt, unkapanı, cerrahpaşa vb mevkilerde seyahat halindeyim.. masterı bitiricem diye uğraşırken, otobüs numaraları, aktarma durakları gibi konularda da master yapmış oldum.. mezun olmam için gereken 18 maddelik istanbul üniversitesi gerekli koşullar belgesinden bahsetmek istemiyorum.. geçti gitti.. msc olduk ama hayatımızda ne değişti desem, akşamları istediğimi yapma özgürlüğü, kısa bir süre için de olsa.. gelsin hafta içi rakıları, kahveleri..
halkın içine karışmamdan sebep bir görüş paylaşmak isterim, şu geçim kaynağı belirsiz, bedava gözümüze sokulan zaman gazetesi herkesin elinde.. tüm içerik referanduma göre ayarlanmış.. şöyle güzel olacakmış böyle iyi olacakmış vs.. yanımda oturan adamın gazetesinden okuyorum tüm bunları.. 12 eylül kurbanlarının (şehit demeyeceğim) ailelerini bile aramış sayın tayyip.. aaah aah ne devrimci bir yürekmiş başbakanım da biz bilemedik gıymetini.. kahkahalarla gülüyorum artık.. gençlik öfkemizden eser kalmadı.. şimdi sorum şu, madem Deniz'lere bu kadar içi yanmış, ben de kendimce minik bir devrimcilik planlıyorum.. hani taksim meydanındaki anıt var ya.. yanına yaklaşamıyoruz hani, her daim polis barikatları ile çevrili.. ne saçmalıksa bu da!! niye yaklaşamıyoruz sokak ortasındaki anıta anlayamadım.. gidip orada devrim yapacağım.. barikatları yıkıp anıtın dibine çömelip bir sigara yakacağım.. bakalım başıma geleceklerden sonra devletül zinnet beni de gözyaşları içinde bağrına basacak mı? denizlerin ruhuna ELLFATİHAAAA...

1 yorum: