26 Nisan 2011 Salı

26 nisan 2011 de öğrendiklerimiz..

cuma dan başlayalım.. mümkün olabilecek her güzel ve kötü şey benimle bir geziyor bu ara.. yaşamak dedim, al dedi buyur yaşa.. olur dedim.. bahar sevinciyle cici kız tadında hoplayıp zıplıyorum.. bu arada geldi yaa.. nihayet geldi.. neyse..
önce bahar mı geldi o mu geldi bilmem.. beni aldı bi telaş, nasıl olur, olur mu.. falan derken.. olan oldu.. nebahat çıktı pekmezimin markası patates bu da be arkadaş..
şimdi başıma geleceklere önceden razılardan olduğumdan üzülsem de şaşırmam pek ben.. bu da beni çok zayıfken çok güçlü yapar aslında.. belliydi der kurtuluveririm her türlü can sıkıntısından.. kurtulamadığımız da olmuştu tabi karıştırmayalım şimdi..
cumadan belli cumartesinin gelişi.. cuma dedi ki midem, bak üstüme gelme.. tamam dedim sakin.. ama cumartesi idare et.. tabi yediğim tanesi 2,5 lira o berbat tavuk dönerden bihaberdi zavallı.. eh bi de idrar yolları enfeksiyonu..
cumartesi evlere şenlik.. arkadaş artık ne içtiysek, bi lanet pixie nin erkekler tuvaletinin bozuk olduğunu ve hayvan gibi sıra olduğunu hatırlayabiliyorum.. adımı bilen ve yardım etmeye çalışan ama tanımadığım insanlar hatırlıyorum.. çantam nerde, didem nerde, öbürleri geldi mi, ben nerdeyim bilmiyorum.. bi motor vardı park etmiş köşeye.. hatırlıyorum, onun yanından ayrılamıyordum kusmaktan.. müstakbel küçük enişteyi kusmuktan korktuğunu bildiğimden kovaladığımı da hatırlıyorum.. sonra beni kolumdan tutup taksiye bindirdiğini, karşıya götür abi dediğini hatırlıyorum.. flash, param yok, banka buldu bana adamcağız, kusacağım dedim, poşet buldu.. flash, tuvalete götürdü elimi yüzümü yıkadık sanırım pek hatırlamıyorum.. flash her nasılsa kadıköydeyiz, uyandırdı, tarif etmen lazım diyor, gözümü açabilsem edicem ama.. yok göremiyorum.. bi şekilde 35 liralık yol olmuş 4o lı bişi.. 50 lirayı verdim diyorum bu para nerden geldi.. kim bilir artık.. sağolsun kahrımı çekti o kadar.. sonra 9 da uyandım.. sınav gözetmenliği vardı.. yiyosa kalk yataktan.. dan diye geri düştüm.. başladım gene öğürmeye.. mide boş ama nefes alamıyoum öğürmekten.. ne sınavı.. cero ya telefon lan serum getir ilaç getir bişi getir.. cero da nefret eder kusmuktan ama gıkı çıkmadı, git dedim gitmedi, taktı serumu sağolsun.. yok ama düzelmiyor.. sema dedi böyle olmaz hadi hastaneye, titreme başladı bir de üstüne.. telefonda bi cevapsız iki mesaj.. ulan mesaj yazacak hal mi vardı gece, vardın mı diye soruyor, he vardım neredeyse tanrıya vardım sen mesaj at.. neyse sabah dedim kızım bu senin mallığın, adam gibi yiyip içseydin, gene yazdım cevabı ufaklığa.. neyse gidicez hastaneye, yollar kapalı.. hadiii özel hastaneye.. suratsız bi dahiliyeci, burda ne işin var der gibi bakışlar, gene serum.. titriyorum diyorum, üstümü örttürüyor, lan üşümüyorum titriyorum bişi var diyorum yok bişi diyor.. sonra enfeksiyonu keşfedip lütfedip bi antibiyotik yazdı.. semanın pazarını da mikmiş olmanın utancı içinde eve dönüş bu arada 270 liralık kol gibi bi hastane faturası ve iğneyi koluma saplayan salak att den bi sırıtış.. ebesini anardık ama halim yok..
geldim eve, uyu uyan su iç uyu uyan falan.. neyse geldik birilerinin aklına mesaj.. merak etmiş iyi sağolsun.. dedim nası güvendin taksiciye.. beni mi suçluyorsun diyip küstü haspam yaa.. ulannn....
sonra gece 3 te manyağın  biri "neruda" nın "yavaş yavaş ölürler"ini göndermiş ispanyolca.. kim lan bu ne diyor derken ha dedim şudur, cevap yazdım, baktım o değil.. ama gideceğimi bilir gibi.. hala bilmiyorum o mesaj kimden geldi o saatte.. neruda bi de peh peh.. eyvallah bi gizem kattın yaşantımıza ama.. geçmiş deneyimlerim kurcalamamayı öğretti bana.. kalsın öyle.. çıkar nasılsa.. işe de gidemedik pazartesi.. kaldı dersler sunumlar her şey..
rezalet arkadaş anlayacağın... ben derim ki bundan sonra içmem.. bundan iyidir.. kimseye de güvenmem, bazen taksici bile ondan iyidir..

18 Nisan 2011 Pazartesi

Ekümenopolis

ben şimdi gitsem, güney pasifikte bir adaya yerleşsem.. (yaparım) desem ki;
ben de çok güzel bir yerden geldim.. acaip boğaz manzarası falan.. ama biz denizin içine sıçtık, artık bırak yüzmeyi, balık tutmayı, bakamıyoruz bile midemiz kaldırmıyor.. yetmedi gökdelenler... çevredeki göllerden su çektik, gökdelen in önüne beton havuz yapıp oraya doldurduk.. onun içinde yüzüyoruz.. deniz leş gibi kokuyor.. göller kurudu.. ama biz havuzda ne güzel yüzüyoruz..kadın günleri var erkek günleri var, beraber de yüzmüyoruz....
bana ne der ada sakinleri acaba..
en iyi tahminim, beni bir kayığa bağlayıp okyanusa salacakları yönünde.. anlatmayayım değil mi :)) hayır buraya kadar yazdıklarımda ilginç bir şey yok, farkındayım.. şunu merak ediyorum, yani etrafımızda olan biten, her sabah ki basit şeyler, asansörde karşılaşıp konuşmamak, metrobüse binmek falan.. yani aslında inanılamayacak kadar saçma değil mi? Japonya, Lübnan, Filistin falan.. 3. köprü.. demirören.. hepsi yani kahvaltıda bok yemek gibi okuduğumuz sabah haberleri.. hani bitki bile sana göre bir davranış geliştiriyorken.. bizim neden hiç bir şey umrumuzda değil.. neden hala kapanmayan kapıya, ev arkadaşımıza, annemize falan sinirlenebiliyoruz?
çok garip değil mi? lütfen bir şey söyleyin, delireceğim..

10 Nisan 2011 Pazar

burgu büklüm





Ey aşklarım, yuvasından çıkıyor
Kürek kemiklerimiz.
Bir yıldız topallayan kalçanızda,
Dönmenize bakın siz.
Aslında bu butlara şiir yazdım,
Onları şiirselleştirdim!
Sevmiş olduğum kalçalarınızı,
Kırmak isterdim.
Arthur Rimbaud.......
dizelerinde, genç şairin, yüzyıllarca değişmeyecek olan öfkesini görmekteyiz.. değişmeyecek olan, eskiye olan öfkedir.. çünlü şair, önce çiçek olalı epey oldu..  ne yaparsanız yapın sizi sevmeyecek olan eski sevgilinin içinizde bıraktığı birkaç baharlık eziklik için gelsin.. merak edenler için yazayım, tamlamaları oluşturan kelimeler (birkaç gibi) anlamını yitirirlerse birleşik yazılırlar.. kelimeler insanlara ne kadar benziyor değil mi kubilay? kafan mı iyi oya? yok değil.. regli mi olacaksın? yok yeni bitti.. çık bi dolaş hava al o zaman.. evet..
istanbul a gelemeyen bahar, güneydeki kuşların neşeli yüzme haberleri ile birleşince bugün arkadaşın ifadesi yerine oturdu..  bahar işte..hafife almayınız.. sakın bizi tanığınıza bildiğinize inanmayınız.. uykumuz bir bardak çaya trip yapacak kadar narindir.. rüyalarımız rüya değil.. genel geçer yaygın öfkemizle kalbinizi fena kırarız.. yine de bizim kadar mutlu edemez kiiiimse sizi.. fikrine sokayım.. serbest çağrışımlarımı derdest edip bu elektronik dünyaya biraz daha çer çöp fırlatışım..  bipolar dengesizlikle açıklanamayacak denli başkasıl.. kişisel olmayan yani... tdk dakilerin ne iş yaptıklarını merak ediyorum epeydir.. chicken transleyşin aga.. bu kuşun eti yenmez.. çünkü o bir kuş değil..
onaltıbin killometre mi daha uzak üçbuçuk metre mi bilemiyorum şu an.. Voznesenski demiş diyeceğini zamanında.. yalnız fena giydirmemişlerse eğer wikide kendisine, boynun altnda kalsın Voz. böyle bir adam mıydın?

3 Nisan 2011 Pazar

perde...

senin adın perde olsun..zira adını benimseyememiştim bir türlü.. yalvarabilirim diz çöküp, lütfen oynamayalım bu oyunu çocuk diye.. benim bu oyunlara zamanımın olmayışı hep ürkütmüştür zaten bilemeyenleri.. "eh bu da çürük çıktı" can sıkıntısından öteye gidebilecek mi, göreceğiz.. şimdilik arap kızı trip açık.. lügatıma eklediğiniz yeni sözcükler yeşeremeden öldüler.. tarz ım yok.. aç değilim..  karamsarlığımla eğlenmiştiniz.. oysa ben iyimserlikten öleceğime neredeyse emin gibiyim..
ben de bugünü hayatımda ilk kez, çok sarhoştum kusura bakma diye açıklayayım..
yatağım yine sadece ve sadece selim ışık a ve bana ait olsun.. korkmuştum hiç sevilmemiş diye, bugün öğrendim ki aşk bile kurtaramamış selim i.. sonum seninki gibi mi olacak diye sordum selim hayır dedi.. sen tutunabilirsin.. selim karardıkça benim de içim karardı..  adı nisan olan bu kış günü gibi yalancı ve gri bugün...

bugün emrah ve ilker diye kız isimleri olduğunu öğrendim.. emrah hadi neyse ama be adam, be kadın, ilk er denir mi günahsız kız çocuğuna, ergenliğine kadar da pipi mi takacaktınız anlamadım ki.. bir de insanlar gördüm iki gündür, kapıda açıköğretim sınavında yakınlarını bekleyen..  üç saat arabada beklenir mi? buna ilgi mi deniyor..
bir adam vardı, bana toranj ı dinletmişti.. gözlerindeki yıldızları taşımak herkesin harcı değildir..  herhalde onun gibisini bir daha tanımayamam.. ne zaman aklıma gelse beni sevdiği için şükrederdim.. onunla konuşabildiğim için .. son aradığımda kızımı izliyorum dedi, erken doğdu.. son aradığımda nın altını çizeyim bi sn.. çünkü artık bana verecekleri, sonsuza dek kızına ait olmalı.. adını ne koydular acaba.. hiç öğrenemeyeceğim ne yazık ki..
bak iki kelime, biraz soğuk ve yağmur ve bir şişe şarap  neler yapabiliyor bünyeye.. olsun.. nasılsa geride kalacaklar zaten dağlar gibi..