1 Haziran 2009 Pazartesi

açık mesaj: son kalemiz, kanımızın son damlasına dek savunulacaktır. anladım diyen lütfen anladım desin...

kara kuru mevsim yaprakları yerde ilk yağmurda çürüyecek. ikiye böldüm, gülümsedi çürük dişleriyle. Namaza durmuş masal prensi kadar acayip. Anlamaya çalışmaktan korkmak: Ya anlarsam? beynimizin sırat köprüsünde yürüyüşümüz ip cambazı ateş üstünde. dumandan çekip içine dumanla gözleri yaşaran, ipi göremez.
Kurtarılamayacak kadar yıpranmış ruhlar yine de yamalı tedavülde. kelimeler kesinlikle oyuncak değil. bu da benim teşhirim en az diğerleri kadar çirkin ve anlamsız. Dişi köle ısırığı, zenci masalı, avakado gibi pazara yabancı ithal tropik acılarımız kamyonlarla uzak yollardan geldi ki onların hikayeleri tadını bilmediğimizden mi daha gösterişli?
Yaz senin için otobüsteki ter kokusu olursa, memelerini ve bacaklarını görmeye çalışan adamların ve yine de sevinebilirsen eriklerin çiçeklendiğine, başardın derim kızım..
muhtıra nedir biliyorum. ne yazık ki biliyorum. kalıntı dil. kalanla konuşmak sadece.. Gülmüştük bunu bi sen anladın bi ben anlamadım diyene. şimdi anlamlı gibi sanki.
Çiçekli kalpli pembe şeker, çıngıraklı yılan yumurtaları. herkes büyük herkes anlamış, herkes acı çekmiş.. anlatıyorlar bak..
Ellerini tutsam bırakıp gitmek istiyorlar.. Bırakıp gidiyorum, arkamdan geliyorlar..
eh, zamanıdır, az kaçıl da hava gelsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder